7 Ekim 2015 Çarşamba

ANNEMİN GELİNİ OLUR MUSUN? : Özlem TÜRK

Gönderen MGK on 07:23 with Yorum Yok


Öncelikle söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Ama bir yerden de başlamak zorundayım. Neyse. Konumuza gelecek olursak, malum bir Wattpad kitabı kendileri. Özet falan çıkarmakla uğraşmayacağım vereceğim zamana yazık. Sadece kendi görüşlerimi yazacağım.
Kitabı edebi açıdan ele alacak olursak tam bir fiyasko. Ne betimleme ne benzetme ne söz sanatı... Bir insanı alıp başka diyarlara götürme namına hiçbir özellik barındırmıyor. Sadece olay anlatımı var. Bu da kitabı sıkıcılaştırmış. Bana göre betimleme bir kitabın derisidir. Nasıl ki insanların derisi olmayınca herkes birbirinin aynısı, bir kitapta da betimleme olmaması onun diğer kitaplardan bir farkının olmadığını kanıtlıyor. İlk iki yüz küsür sayfası "tamam eyvallah"lık ama ondan sonrasında hep kendini tekrar etmiş yazar.
> ... anlamış olacak ki
> ... yapmış olacak ki
> ... geldiğim gibi
> ... gördüğüm gibi
> ... yapmamla bir oldu
> ... görmemle bir oldu
Yukarıdaki kalıplarla yazılmış neredeyse bütün kitap. Aynı sayfada en az üç defa kullanmış yazar. Buradan yazarı cık cıklıyorum. Ayrıca yayınevini de cık cıklıyorum. Bu yayınevinin hiç mi editörü yok? İnsan bir elden geçirir kitabı. Ve kitabın basılmadan önceki hali buysa düzenlenmemişini gerçekten merak ediyorum(!) Çoğu olayı sırf altı yüz bilmem kaç sayfayı doldurmak için yazmış diyebilirim. Çünkü sadece gereksiz olaylar yaşanıyor. Çoğu şey abartılmış. Birkaçını yazayım.
-Yekta'nın kıskançlıkları
-Caner'in esprileri (her ne kadar bazıları iyi olsa da gerçekten çok sıktılar belli bir süre sonra)
-Herkesin Caner'e "Caner kes!" demesi
-Aksen'in bakireliğini açıklaması ve akabinde gelişen saçma salak olaylar
-Uçhan'nın Yekta'yı sinirlendirmek için Aksen'e sarkmaları
-Elçin'in yabancı yemeklere merakı
-Yekta'nın annesine kızmaları
-Aksen'in bir türlü Yekta'ya olan aşkını kabullenmemesi
-Yekta ve Aksen'in aşklarını birbirlerine itiraf etmemeleri
vs. vs. vs. (Şu an yazarken bile sıkıldım ya. Anlaşıldığı üzere hepsi tekrar ediyor)
Daha yazardım ama uğraşamayacağım. Ve beni en çok sinirlendiren olaylardan biri de Yekta'nın Aksen yüzünden annesini ezip geçmesi ve Kemal'in de (Yekta'nın babası) bu duruma ses etmemesi oldu. Her ne olursa olsun bir insan annesini es geçiyorsa ben o kişiyi insan yerine koymam. Çok net. Sen nasıl üç beş gün tanıdığın bir kız için anneni herkesin içinde rezil edebilirsin?! Hangi evlat böyle bir şeyi yapabilir? Sırf Aksen üzülmesin diye yapıyor bir de(!) Aman aman çok duygusal(!) Herkesin Aksen'i sevmesi ve Elçin'in sevmemesi çok saçma olmuş. Aksen'in durmadan Yekta'yı üzmesi de bayağı sıktı beni. Yok Yekta onun ilkiymiş de yok Yekta her gece başka bir kızlaymış da yok Aksen hayatına girince artık hiçbir kıza yan gözle bakmamaya başlamış da. Bunların hepsi bir araya gelince gerçekten mükemmel bir Türk dizisi ortaya çıkıyor. Uzun olması da bu durumu desteklemiş açıkçası. Üstelik Aksen'in babası da Yekta'yı sevmiyor! Valla çok klişe. Yeter artık ya. Benim kardeşime deseniz bir kitap yaz diye çocuk kimsenin aklına gelmeyen şeyleri yazar. Ancak Annemin Gelini Olur Musun? tam bir klişeler kitabı. Bir sonraki sayfasında hatta ve hatta on bölüm sonrasında bile ne olacağı hemen anlaşılıyor. Sonu da beni hiç şaşırtmadı. Aksen'in babasının da Aksen'i kıskanması da abartılmıştı. Hazel-Caner olaylarına değinmek bile istemiyorum. Biraz daha yazarsam sinirlerim oynayacak! Sonlandırıyorum yazımı. Ve gidip İntibah'ı okuyacağım. Kendime gelmem lazım çünkü. Kitabın içine girip kaybolmaya ihtiyacım var.
Kitabı sevenlerin bu yazıyı okurken bana küfür edeceklerini adım gibi biliyorum. Çünkü bu görüşlerimi arkadaşıma açıkladığımda eğer onun arkadaşı olmasaydım bana diyemediklerini yüzünden okudum. Sırf kalbimi kırmamak için söylediklerini yumuşatmaya çalışsa da çok belliydi bana söylemek istedikleri. Ve açıkçası bu beni daha da üzdü. Her ne kadar benim görüşlerimi beğenmeseniz de saygı duymak zorundasınız! Tamam böyle romantik kitaplar hoşunuza gidebilir ama bari biraz edebiyat olsaydı içinde! Belki o zaman sevebilirdim. Ama yok! O da yazarın bilmemişliği. Yazara buradan bir şey söylemek istiyorum: "Eğer ikincisini de yazacaksan lütfen kendini edebi yönden biraz geliştir."



0 yorum:

Yorum Gönder