Bu aralar işe gidip gelirken yolda aşağı yukarı beş saat
geçirdiğim için bu süreyi değerlendirerek bol bol kitap okuma fırsatı
oluşturdum kendime. Tabi bu boşlukta okuduğum ilk kitap Fahrenheit 451 olmasa
da pek fazla distopik veya bilim kurgu kitapları okumadığım için bu “Trafikte
Okuduklarım” serisine bu kitapla başlamayı tercih ettim. Yazının içeriğinde
kitapta yaşanan olaylar hakkında önceden bilgi sahibi olabilirsiniz,uyarımı şimdiden yapıyorum.
Öncelikle distopya hakkındaki düşüncelerime gelirsek; -
aralarında 1984, Cesur Yeni Dünya gibi kitapların olduğu- okuduğum birkaç
kitaba dayanarak distopya türünün pek benim tarzım olmadığı söylenebilir. Belki
de bana bu türü sevdirecek kitabı henüz okumamışımdır. Yazarların oluşturduğu
bu distopyanın fazla zorlama olduğu düşüncesi kitaplara odaklanmamı zorlaştırdı
ne yazık ki. Ya da çevirmenden kaynaklıdır bu durum. Ancak şunu belirtmemde
fayda var ki İthaki Yayınlarının son zamanlardaki çeviri dili kitapları
anlamamı ve kitabın dünyasına girmemi zorlaştırıyor. Uzun süredir bu yayından
hiç kitap okumadım o yüzden biraz hayal kırıklığına uğradığım söylenebilir.
Kitaba gelecek olursak; kitap okumanın suç sayıldığı ve
insan ilişkilerinin yok denecek kadar az olduğu, sanal(?) arkadaşlar ve
akrabaların olduğu bir dünyada görevleri artık yangın söndürmek değil de ihbar
üzerine gittikleri yerlerdeki kitapları yakmak olan itfaiyecilerden biri olan
Montag’ın, bir gece yine işten eve dönerken karşılaştığı Clarisse adlı bir kız
sayesinde bulunduğu dünyanın düzenini sorgulamaya girmesiyle başlıyor
kitap. Günün birinde yine yakmaya
gittikleri bir evde bir kadının kitapları uğruna canından vazgeçecek olması onu
iyice düşündürerek kitapları merak etmesine ön ayak olur. Merakına yenik
düşerek kaşla göz arasında kitaplardan birini –ilerleyen sayfalarda bunun
aldığı ilk kitap olmadığı anlaşılıyor- kıyafetlerinin içine sokar ve evine
döner. Tabi o dünyada gerçek olmayan akrabalar ve aileler varken -ki bu
aileler büyük ekranlar aracılığıyla evlerinin kocaman odalarında her zaman
onlarla beraberler- ve elinde resmen bir suç aleti taşıyorken aklı selim bir
şekilde düşünmesi de bir hayli zorlaşır. Gerek eşinin gerekse iş arkadaşlarının anlayışsızlıkları olsun düşünce dünyası iyice alt üst olur. Montag'ın iş yerindeki üstü ondaki değişiklikleri fark eder ve onunla bir konuşma gerçekleştirir. Bu merakının doğal olduğunu ve hemen hemen bütün itfaiyecilerin ömürlerinde bir kere olsun yaktıkları nesnelerin neler barındırdığını bilmek istemesinin bir yanlış olmadığını söyler. Daha sonra Montag eşine durumu açar ve aldığı kitaplardan bahseder. Fakat ne yazık ki eşi onu anlamaz ve onu yarı yolda bırakarak Montag'ı evde kitap bulundurduğu için ihbar eder. Tabi ki eve gelen ekip Montag'ın ekibidir. Yüzbaşı Beatty -Montag'ın üstü- söyledikleriyle Montag'ı kızdırmaya çalışıp kendine olan hakimiyetini kaybetmesini sağlamaya çalışır ancak bu yaptığı ters teper ve Montag elindeki ateşleyiciyle Beatty'i ateşler içinde bırakıp kaçar.
Montag kitap okumanın bir suç sayıldığı bu dünyada çevresinde onu anlayacak hiç kimsenin olmadığına karar verir ve bir yıl önce bir parkta karşılaştığı eski bir profesörden kaçmasına yardım etmesini ister. Profedör ilk başta tereddütle yaklaşsa da sonrasında kararını değiştirir ve onun kaçmasına yardım eder. Ve yine her zaman -distopyalarda- olduğu gibi bu robotlaşmış veya bastırılmış toplumdan ayrı hâlâ eskisi gibi yaşayan ufak bir azınlığın şehirlerden uzak olan yerlerine ulaşmayı başarıp orada yaşamını devam ettirir.
İndirimden yararlanıp yeni bir tür denemek amacıyla aldım Fahrenheit 451'i ancak pek sevdiğim söylenemez. Distopya türünün bana göre olmadığına kanaat getirmiş durumdayım. Aldığım ve kitapseverlerin çoğunun ayılıp bayıldığı çoğu kitap pek bana hitap etmedi. Distopya denince her zaman insanlığın robotlaşması ya da bir sürü psikolojisi içinde olduğu bir dünya oluşturuluyor ve bu konunun altı pek de doldurulmuyor. İşlenen ana başlıklar şunlar oluyor genelde; üreme, yaşama ve insanlığın baskı altına alınma gerekçeleri. Tabi şimdilik okuduklarım distopya türünün ilk örnekleri belki ileriki çalışmalarda daha özgün konular işleniyordur. Şu anki değerlendirmelerim bu ilk örneklere dayanıyor. Yine de fikrim değişir umuduyla distopya türünde ilgimi çeken kitapları okumaya devam edeceğim.
Sağlıcakla kalın